26 Şubat 2019 Salı

Yeni Doğan Bebeklerde Görülen 12 Sağlık Problemi Nedir?

1.Deride Döküntü ve Lekeler

Dünyaya yeni gelmiş bir bebeğin özellikle ilk haftasını yaşarken vücudunda bir takım kızarıklıklar ve buna bağlı döküntüler meydana gelebilir. Yeni doğanların çoğunluğunda rastlanan ve Yeni Doğan Ürtikeri(Kurdeşen) olarak isimlendirilen bu sağlık problemi tamamen geçicidir. Kısa bir süre bebeğin vücudunda görülüp tedaviye gerek kalmadan kendiliğinden geçen hastalıktır. Endişelenmeye gerek yoktur. Ancak döküntüler:
  1. Düz, koyu kımızı veya mora benzer renkteyse,
  2. Ortalarında iltihaplı irin varsa,
  3. Lekelerin mikrop kaptığını düşünüyorsanız
bebeğinizi acil olarak doktora götürmelisiniz.

2.Konak

Yeni bebeğin başında görülen egzamanın bir çeşidi olarak bilinen kahverengi, kabuklaşmış deri parçalarına konak denir.  Bazen bebeğin yüzüne, vücuduna ya da poposuna yayılarak kırmızı ve soyulan döküntülere sebep olabilir.
Yeni doğan bebeklerde genelde 2-3 aylıkken meydana çıkan ve bebek henüz iki yaşına gelmeden kendiliğinden yok olan sağlık problemi olarak bilinir. Görüntüsü kötü olsa da bebeğe zarar vermez.
Bebeğinizin başındaki Konağı temizlemek için;
  1. Zeytin yağı veya bebek yağını banyo öncesi 45-60 dakika önceden bebeğinizin başına sürün ve bekleyin. Kabuklaşmış deri parçaları yumuşayacaktır.
Banyo esnasında bebeğinizin başını, bir tarak yardımı ile hafif hafif, bastırmadan tarayarak konağı temizleyebilirsiniz. Fazla bastırırsanız bebeğinizin kafa derisini tahriş edebileceğiniz gibi bıngıldağına da zarar verebilirsiniz. Aman Dikkat!!!


3.Pişik


Bebeklerde en sık rastlanan cilt problemidir diyebiliriz. Pişik bebeğin genelde poposunda, bacak kıvrımlarında ve koltuk altlarında meydana gelen deri tahrişidir. Kirlenmiş alt bezinin uzun süre bebeğin altında kalması ya da hazır bebek bezinin bebeğin cildine yaramaması sonucu popoda meydana gelirken, genelde hava alamayan koltuk altı ve diz kapağı arkasındaki bölgenin terden ya da banyo sonrası ıslak kalması sonucu oluşur.
Pişik olmaması için;
  1. Bebeğinizin cildine uygun bebek bezini bulup,  altını sık değiştirin. Altını her değiştirdiğinizde iyice temizleyip, kurulayın.
  2. Özellikle yaz aylarında bebeğinizin altını açtıktan sonra havalanması için bekleyin. Bu bebeğinizin de hoşuna gidecektir 🙂
  3. Doktorunuzdan alacağınız tavsiye ile praben içermeyen pişik kremi kullanın.
Bebeğinizin poposundaki, kol ve bacak kıvrımlarındaki pişikler her geçen gün artıyor ve beyaz beyaz lekelenmeler (pamukçuk) görüyorsanız doktora götürmeniz de fayda var. Pişik yara halini alırsa bebeğinizin canı çok yanar ve huzursuz olabilir.

25 Şubat 2019 Pazartesi

SMA Nedir?

Spinal muskuler atrofi (SMA), hareket sinir hücrelerinden (motor nöronlardan) kaynaklı, genetik bir grup nöro-müsküler hastalıktır. Bu hastalığın tüm tiplerinde omurilikteki ön boynuz denilen bir bölgedeki hareket siniri hücreleri etkilenir.
Bu nedenle hareket siniri hücresinin, tümü genetik olan özelliğiyle başlı başına SMA adıyla olan hastalığıdır.
EMG testi sinir ve kas durumu incelemesinde SMA’da ön boynuz hareket sinirleri ile ilgili anormal bulgular tespit edildiğinde kas hastalıklarından kesin olarak ayrılır. Kesin tanı %95 oranında delesyon tanısı olarak DNA testi sonucuyla konur. Geriye kalan %5 oranındaki bozukluk diğer hasar veren mutasyonlar şeklinde gelişebilir.
6000 – 10000 doğumda bir görülebilir. 40 kişiden biri bu hastalığın taşıyıcısı olabilir. Çekinik genetik geçişli (resesif geçişli) bir hastalık olduğu için taşıyıcı olan hem anne hem babadan (ebeveynler taşıyıcıdırlar ama hasta değillerdir) yani her iki ebeveynden bozuk gen çocuğa geçtiğinde ancak çocuk SMA hastası olabilir. Sadece anneden veya sadece babadan bozuk gen aktarımı çocukta hastalık oluşturmaz, ancak taşıyıcılık oluşturabilir. Bu risk taşıyıcı olan ebeveynlerin beklenen çocuklarında her doğum için %25 olarak vardır.
Vücudumuzdaki istemli kaslar, omurilikteki ön boynuz hücrelerinden çıkıp aksonlarla ilerleyerek kaslara gelen mesajı aldıklarında kasılabilir. Spinal muskuler atrofide, ön boynuz hücrelerinde etkin olan,  5. kromozomdaki SMN geni bozukluğundan dolayı bu mesaj kasa gelemez. SMA’dan sorumlu SMN geninin (survival motor nöron) ürettiği SMN proteininin en önemli görevi hareket sinir hücrelerinin yaşamını sağlamaktır.
SMN geni SMA’da bozuk olup hiç protein üretemediği için bu hücreler beslenemeyince vücutta motor nöron kayıpları olur. Bunun sonucunda ise istemli kaslar iyi hareket edemez kuvvetsizlik ve kas zayıflığı (atrofi) görülür.
Neyse ki SMN geninin vücudumuzda 2 kopyası vardır. Diğer kopya SMNc geni ise her normal insanda da olduğu gibi işlevi kısa olan ve çok az protein üreten bir gendir ama SMNt normal işlediğinde bir önemi yoksa da SMNt olmadığında diğer kopya SMNc geninin ürettiği %10’luk protein SMA’lıların yaşayabilmesinin nedenidir. SMN2, SMN proteini yapılması için yönergeler sağlar. Aslında, SMN2 kopya sayısı SMA hastalarda değişir. SMA hastalarında en az bir kopyası vardır. Bazen 2, 3-4 kopya varken 5 kopyası olan bireyler bile tarif edilmiştir. SMN2 orantısız kopya sayısında ile hastalığın şiddeti arasında ilişki olabileceğini söylüyorlar ama bunun mutlaka öyle olacağı da söylenemez, çünkü böyle ilişkilendirilemeyen hastalarda var deniliyor. Bu konudaki mantık şuradan geliyor; SMN1 delesyonu sonucu hareket sinirlerinin yaşaması için gerekli olan SMN proteini hiç üretilemediği için aslında bozuk olsa da SMA hastalarında %10 civarında SMN proteini üreten SMN2 kopya gen vücutta ne kadar fazla bulunursa bu protein miktarı doğal olarak yükselir. Böylece SMN2 kopya sayısı nedeniyle hastalık ağırlığı değişebilir düşüncesi mevcut.
smn-gen-isleviSMA hastalarında görme ve işitme duyuları sağlamdır. Yüzde, kol ve bacaklarda his kaybı yoktur. Sosyal açıdan yeteneklidirler, algı ve beceri yetenekleri yüksek olabilir. Zeka normaldir veya normalin üzerinde de olabilir.
Hastalık; bebekler, çocuklar ve yetişkinlerde görülebilir. Gövdeden uca gelişen kas tutulumu nedeniyle diğer bazı ağır kas hastalıklarında olan farktır.

sma-proksimal
Ellerde titreme ve dilde titreme görülebilir. Kan testlerindeki enzim sonuçları (CK) hafif yüksek bulunuyorken, kasın kendi hastalıklarındaki tiplerde çok yüksek bulunması da bu hastalıklardan ayrı tutulmasına ait göstergedir. Tenton refleksleri zayıftır veya refleks yoktur. Önemli kilo kaybı, kas kütlesi kaybı, metabolik asidoz (kanda asit artması), vekontraktürlerin hızlı ilerlemesi dahildir.SMA’nın ağır tiplerinde anormal yağlı asit metabolizması eğilimi vardır. Bebeklik dönemi veya ağır seyirli SMA hastası çocukların aç kalma dönemlerinde ana enerji kaynağı olan yağlı asitleri etkin bir şekilde metabolizma yapamadıkları görülmüştür.SMA hastalarında mitokondriyal DNA azaltılmış olabilir, bu da enerji metabolizmasında arızaya katkıda bulunmaktadır.SMA’da hastalığın şiddeti çeşitli biyolojik yolları etkileyerek başlayan hastalık düzenleyicilere değiştiricilere de bağlı olabilir. Değiştiriciler hastalığa neden olmaz ama çeşitli biyolojik yolları etkileyerek (değiştirerek) hastalığın başlangıcını ve şiddetini etkileyebilir. SMN’yi etkilediği düşünülen hastalık değiştiriciler PLAS3 ve ZPRI olarak gösteriliyor.Plastin 3 proteini; bir hastalık değiştirici olarak kabul edilir. SMA’da bir düzenleyici olarak tanımlanır ve çalışmada PLS3’ün SMN proteini üretimini etkilediğini gösterilmiş. Columbus, Ohio State Üniversitesi bilim adamları tarafından yapılan araştırmada, SMN eksikliği genetik olarak değiştirilmiş Zebra balığında plastin 3 protein düzeyinde azalması olduğunu gösterdi. Bu da akson ve nöromüsküler kavşakta istikrarsızlık oluşturabilir düşüncesi vardır.ZPR1 proteini de, Çinko protein 1 (ZPR1), spinal müsküler atrofi bir değiştirici olabilir. SMN lokalizasyonu için gereklidir. Veriler ZPR1 SMN komplekslerinin düzenlemesine katkıda bulunur ve hücre yaşamı için gerekli olduğunu gösterir ve bozukluğunda aksonel kusurlara neden olabilir.Klasik SMA hastalığı ağırdan hafife 4 tipten oluşur. SMA’da belirtilerin başladığı yaş geciktikçe hastalık seyri de daha hafif gelişir.En ağır seyirli olan tip-1 ( seyri ve gelişimi daha ağır olan 0 tip vakalar da tanımlandırılıyor) SMA’da bebekler 6 ay öncesi hareket azlığıyla gevşek bebek (hipotonik bebek) olarak belirti verir ve sık solunum enfeksiyonları sonucu akciğer kapasitesi azaldıkça solunum desteğiyle yaşatılabilir ve bu bebeklerimizin %65 civarı iki yaşına varmadan kaybedilir. Bebek ölümlerinde dünyada ikinci sırada olan tiptir. Ama organizasyonların bazı bakım önerileri ile bu çocuklar bir çok yıl daha fazla stabil tutulabilmektedir.Ağır seyreden tip-2’de hastalık 6-18 ay arasında başlar ve bu çocuklar hiçbir zaman bağımsız yürüyemezler. Daha küçük yaşlarında omurgada eğrilik (skolyoz) başlar. Bu çocuklar da sık solunum yolu enfeksiyonu geçirirler.Daha hafif seyirli olan SMA tip-3 çocuklar doğumda normaldirler. Belirtiler 18 aylıktan sonra başlar ve daha yavaş seyirlidir, yürümede zorluk yaşarlar. İleriki yaşlarda tekerlekli sandalyeye oturabilirler. Solunum etkilenmesi olmaz.Tip-4 SMA ise daha erişkin yaşta başlar ve seyrek görülür ve en hafif SMA tipidir.Geriye kalan %5 oranındaki bozukluklar içinde, ender görülen; UBA1 , DYNC1H1 ve VAPB genlerindeki mutasyonlar sonucu gelişen diğer bazı SMA tipleri de şunlardır.UBA1: ubikitin aktive edici yönergeler sağlayan bağlayıcı bir enzimdir bir alt tabaka olarak çalışır. gen haritasındaki yeri Xp11.23’ tür ve dna onarımı için işlev görür. Hücre içinde bozulmuş olan proteinlerin onarımını hedefleyen bir süreç içinde yer alır.X-L SMA X -Linked İnfantil Spinal Müsküler Atrofi: UBA1 gen mutasyonuna bağlıdır. Bu mutasyonlar, enzimin adenilasyonunda yani değişim noktasında bir aktivite kaybına neden olduğu düşüncesi vardır. Motor nöronlar özellikle protein birikiminde hasarlara karşı duyarlıdır, proteinlerin birikmesi ise motor nöronların ölmesine neden olabilir.X’e bağlı spinal müsküler atrofi, klasik SMA’ya benzeyen nadir bir hastalıktır. X- LSMA’da; hipotoni, arefleksi ve ön boynuz hücrelerinin kaybı ve bebeklik döneminde ölüm ile ilişkili birden fazla konjenital kontraktürleri klinik özellikleri vardır. Hastalık %50 riskle erkek çocuğuna geçer.Bulber Spinal Kas Atrofisi:  X kromozomu ile ilgili, genetik kusur DNA’nın genişletilmiş bir bölümündedir. Bu hastalık trinucleotide polyglutamine yolu ilk exon androjen reseptör (AR) gen içinde CAG kodları tekrar eden genişleme nedeniyle olur.Yetişkin başlangıçlı nörodejeneratif bir hastalıktır. KLAKLAN sadece yetişkin erkeklerde görülür. Testosteron bağımlı AR protein birikmesi transkripsiyon bozukluğu, aksonal transport bozulma ve mitokondrial disfonksiyon gibi çeşitli moleküler olayların ardından nörodejeneratif sürecinin temeli bir adım olarak kabul edilmiştir.DYNC1H1 bir gru dinein proteinlerinin bir parçasını yapmak için yönerge sağlayan bir gendir. Bu proteinler hücre içi sıvıda (stoplazmada) bulunur ve bu işlev sonucu hareket siniri mesajları nörondan diğer nörona iletmede yardımcıdır.SMA-LED _ Alt Ekstremite (En Uç) Üstünlüğü İle Spinal Müsküler Atrofi: Bu SMA tipinde DYNC1H1 gen mutasyonu dynein kompleksinin fonksiyonunu bozmasıyla, yani hücre içindeki hareketin bozulmasıyla gelişir. Bu durum sadece alt ekstremiteleri etkiler. Sitoplazmik dynein 1 ağır zincir 1, 14. kromozom üzerindeki (DYNC1H1) gen kusurları da ağırlıklı olarak bacak kaslarını etkileyen SMA LED denilen baskın (dominant) bir formudur. Çok nadir görülür.VAPB: Bu gen hücrelerde bir protein yapımı için yönerge sağlayıcıdır. Hücreler içinde açılmış ya da katlanmış proteinlerin oluşumunu önlemede bir rol oynayacağı düşünülmektedir.Yetişkin Spinal Müsküler Atrofi: VAPB geni ile ilgili yetişkin başlangıçlı ailesel Spinal Müsküler Atrofi geç başlangıçlı ve yavaş ilerleyen nadir otozomal dominant bir hastalıktır. Baskın missense P56S 20q13.3 mutasyona sahip nadir bir motor nöron hastalığı olarak değerlendirilir.

21 Şubat 2019 Perşembe

DOWN SENDROMU NEDİR?

Down sendromu, genetik bir farklılık, bir kromozom anomalisidir. En basit anlatımı ile sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken Down sendromlu bireylerde bu sayı üç adet 21. kromozom olması nedeniyle 47 olmaktadır. Down sendromu tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil, genetik bir farklılıktır. Hücre bölünmesi sırasında yanlış bölünme sonucu 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom yer alması ile meydana gelir. Down sendromuna sebep olduğu bilinen tek etmen hamilelik yaşıdır, 35 yaşüstü hamileliklerde risk artar. Ancak genel olarak genç kadınlar daha fazla bebek sahibi olduğundan Down sendromlu çocukların %75-80'i genç annelerin bebekleridir. Ülke, milliyet, sosyo-ekonomik statü farkı yoktur. Ortalama her 800 doğumda bir görülür. Tüm dünyada 6 milyon civarında Down sendromlu birey yaşamaktadır. Türkiye'de tam bir veri yok ama yaklaşık 70.000 Down sendromlu kişi olduğu tahmin ediliyor. Hafif veya orta seviye zihinsel ve fiziksel gelişim geriliğine sebep olur.

ÖZELLİKLER NELERDİR?

Down sendromlularda görülen bazı fiziksel özellikler çekik küçük gözler, basık burun, kısa parmaklar, kıvrık serçe parmak, kalın ense, avuç içindeki tek çizgi, ayak baş parmağının diğer parmaklardan daha açık olmasıdır. Bu özelliklerin hepsi veya birkaçı görülebilir.

Down sendromlu bebekler istisnalar olmakla beraber yaşıtlarından daha yavaş büyürler. Zihinsel gelişimleri geriden gelmektedir. Bu gerilik yaş büyüdükçe daha belirgin olarak gözükmekte, ancak uygun eğitim programları ile Down sendromlu çocuklar pek çok başarıya imza atmakta ve toplum hayatı içinde anlamlı hayatlar kurabilmektedirler. Burada düzenli ve disiplinli bir eğitim programı ve bol tekrar en önemli faktördür.

Down sendromlu bireyler genel olarak yaşıtlarından daha kısa boylu olurlar ve metabolizmalarının yavaş çalışması nedeni ile doğru beslenme alışkanlığı edinmezlerse ileri yaşlarda kilo problemi yaşayabilirler.

Farklı derecelerde olmak üzere kas gevşekliği (Hipotoni) nedeni ile fizyoterapi desteğine ihtiyaç duyarlar. Bebeğiniz doğar doğmaz biz fizyoterapist ile görüşerek bilgi almanız ve ileriye dönük bir destek programı hazırlamız çok önemlidir. Hipotoninin az veya fazla olmasına göre bazı bebekler uzun süre başlarını bile tutmakta zorlanabilirler ancak fizyoterapi desteği ile gelişim basamaklarını kendi hızlarında tamamlar.

Down sendromlu bireyler bazı rahatsızlıklara daha yatkın olabilmektedirler. Bu yüzden sağlık kontrollerinin aksatılmadan ve zamanında yapılması, doğru sağlık danışmanlığının alınması hayati önem taşımaktadır.

Arkadaşlar Down Sendromuda ülkemizde son yıllarda oldukça sık rastlanılan bir kromozom rahatsızlığı ve bu meleklerimizin aileleri çoğu zaman ne şekilde hareket etmeleri gerektiği nasıl yaklaşmaları gerektiği en önemlisi çocukları eğitim çağına geldiğinde nasıl davranmaları  gerektiği konusunda yetersiz kalabiliyorlar. Eylül'e hamileliğim esnasında bizde de risk sınırındaydık hatta bir önceki yazılarımda paylaştığım Nace testini  uyguladık şükürler olsun ki sonucumuz temiz geldi ve ben sağlıcakla bebeğime kavuştum.Ben o dönemde taktir edersiniz ki ihtimal bile olsa pek çok makale yazı dergi vs. okudum ve internet araştırmalarım sırasında www.downturkiye.org sitesine ulaştım yukarıdaki yazıda bu siteden bir alıntıdır sizlerinde böyle bir durumla karşılaşmış olun veya olmayın böyle çocuklarımızla karşılaştığımızda nasıl yaklaşmamız gerektiği konusunda en azından bilgi sahibi olmanız adına bu siteye göz atmanızı tavsiye ederim...

19 Şubat 2019 Salı

SEREBRAL PALSİ

Serebral palsi; doğum öncesinde, doğum sırasında ve doğum sonrası erken dönemdeki, beyin hasarı sonucu ortaya çıkan, ilerleyici olmayan ancak yaşla birlikte değişebilen, hareketi kısıtlayıcı, kalıcı motor fonksiyon kaybı, postür ve hareket bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Serebral palside, beyinde oluşan hasar ilerleyici değildir. Serebral Palsi bulaşıcı, kalıtsal ve hayatı tehdit eden bir durum değildir.
Motor geriliğine; duyusal, bilişsel, iletişim, algılama, epilepsi, davranış bozuklukları ve ikincil olarak gelişen kas iskelet sistemi sorunları eşlik eder. Serebral Palsili çocukların büyük bir kısmı zamanla daha iyi duruma gelirken, bir kısmı da gelişebilecek ek sorunlar nedeni ile daha kötü bir tablo sergileyebilir. Oluşacak ek sorunları engellemek ve çocukların yaşam kalitelerini artırmak için, mümkün olan en erken yaşta tedaviye başlamak gerekir.
 SEREBRAL PALSİ’YE NE NEDEN OLUR
Yapılan araştırmalar serebral palsilerin yaklaşık %75’inin hamilelik sırasındaki nedenlere, %10-15’inin zorlu doğum ve yeni doğan dönemindeki rahatsızlıklara bağlı olduğu, geri kalan %10’un ise yaşamın erken haftalarındaki kaza ve hastalıklara bağlı olarak ortaya çıktığını göstermektedir. Birçok serebral palsi vakasının nedeni bilinememekle birlikte başlıca risk faktörleri aşağıdaki gibidir.
  • Anne karnında geçirilen enfeksiyonlar (mikrobik hastalıklar)
  • Gebelikte ilaç ve alkol kullanımı
  • Gebelikte yetersiz beslenme
  • Plasentanın (eşin) erken ayrılması veya göbek kordonunda sorun olması
  • Ciddi preterm (erken) doğum -özellikle beyin kanaması geçirenler,
  • Düşük doğum ağırlığı
  • Doğum sırasında bebeğin beynine yeterli oksijen gitmemesi,
  • Anne ile bebek arasında kan uyuşmazlığı
  • Çoğul gebelikler,
  • Bebekte ciddi sarılık olması,
  • Menenjit (beyin zarının iltihabı)
  • Beyin kanamaları,
  • Boğulma.
  • Kafa travması
  • İnme (herhangi bir nedenle vücudun bir tarafının kullanılamaması)
SEREBRAL PALSİ BELİRTİLERİ NELERDİR
Aileler bebeğin aşağıdaki resimde gösterilen normal gelişiminde en ufak bir gecikme yada sapma gördüğünde, yada aşağıdaki maddelerde belirtilen normal gelişimden sapmaları gözledikleri durumda derhal doktora başvurmalıdır.
Serebral Palsi Tanısını Düşündüren Normal Gelişimden Sapmalar:
0-1 Ay arası
Devamlı şuursuz ve uykulu olma
Emme bozukluğu , ve aşırı kusma
Etraftan gelen uyarılara cevap vermeme
Havaleler
2 Ay
Adalelerde anormal kasılmalar
3 Ay
Gözbebeğinde düzensiz titremeler
Sırtüstü konulduğunda baş ve topuklar üzerinde yay gibi durma
İfadesiz yüz
4 Ay
Başını tutamama
El becerisinde gerilik
Otururken bacakların birbirini çaprazlaması
Tekme atarken iki bacağı birden itme
10 Ay
Tutunarak ayağı kalkma becerisi olmayışı
İsmiyle çağırınca yanıt vermeme
Emeklerken bacakları sürükleme
Ayağı kalkarken bacakları çaprazlama
Ağızdan fazla salya akıtma
Verilen yemeği ağza götürememe,
Ben bu konuya değinmeden geçmek istemedim arkadaşlar çünkü etrafımda tanıdığım bir kaç arkadaşımın böyle özel melekleri var belki sizlerinde etrafınızda tanıdığınız böyle özel melekler vardır. Serabral palsi ne yazık ki şu ana kadar tedavisi tam anlamıyla mümkün olmayan ama beyne yapılan operasyonlarla belirtileri en aza indirilebilen bir rahatsızlık ve bu durumda olan meleklerimiz için gerek ülkemizde gerekse yurt dışında özel tedaviler mevcut ve bu tedaviler sayesinde bu özel çocuklarımız hayat kalitelerini yaşam standartlarını artırabiliyorlar bu konuda bilinçlenmek ve daha çok bilgi edinmek isterseniz yukarıya sizin için SERÇEV'in linkini bırakıyorum bence mutlaka bir göz atmalısınız ....

18 Şubat 2019 Pazartesi

Çocuğunuzun Odası Nasıl Olmalı?

Ülkemizde çocuk odası ile ilgili ne kadar üzerine konuşuyoruz bilmiyorum fakat bu hafta sizlere çocuk odaları ile ilgili bir yazı yazmak istedim. Çocuğun yaşadığı alan, oyun ve uyku alışkanlığı için değerlidir. Aynı zamanda evinizde çocuğunuza ayırdığınız alan çocuğunuz ile ilişkinizi yansıtan sembollerden bir tanesidir. O zaman başlayalım mı?

Bir çocuğun mutlaka odası olmalı mı?

Eviniz eğer 1+1 değilse mutlaka çocuğunuzun bir odası olmalıdır. Evlerde genellikle yer olmadığı bahanesi, ayrı kalma, yalnız bırakma korkusu, daha büyümedi… bahaneleriyle çocuğun odasının olmasını o kadar da gerekli görmeyebiliyoruz. Bu durumun çocuğunuzda “benim anne babamın hayatında yerim yok” olarak algılamasına neden olabilir. Önemli olan çocuğunuza evinizde ve hayatınızdaki her şeyi vermeniz değil ona ait olanı net olarak belirlemenizdir.

Her yer ona ait! Her yerde oyuncağı var!

Bir çocuk kendi alanını belirleyemez. Bu alanı belirlerken anne babaya ihtiyacı vardır. Anne baba olarak ona sınırları belli olmayan bir çerçeve çizdiğiniz zaman çocuğunuz kendi ve eşyalarını hiçbir yere sığdıramaz. Her yer çocuğunuza aitse, asında hiçbir yer ona ait değildir. Bu nedenle çocuğunuzun önce odasını belirlemeli ardından evinizin her yerine dağılmış olan oyuncakları her koşulda kendi odasına, ait olduğu yerde tutmalısınız.

Çocuğunuzun odasını nasıl düzenlediniz?

Çok üzücü bir durum var ki, o da çocukların odaları genellikle büyük heveslerle, büyük büyük eşyalarla, büyük büyük maddi yatırımlar yaparak hazırlanabiliyor. Çocuğunuzun yaşadığı oda onun hareket edebileceği ve bütün oyuncaklarına sizden bağımsız ulaştığı ve az, hafif eşyaların olduğu bir oda olmalıdır. Eğer çocuğunuzun 3 kapılı bir kıyafet dolabı varsa işte orada bir sorun olduğunu düşünebilirsiniz. Gelelim çocuğunuzun odasında bulunan diğer eşyalara, genellikle çocuklara sağlıklı uyku eğitimi verilmediği zaman kullanmadığı odayı kendi eşyalarımızla doldurabiliyoruz. Öncelikle çocuğumuzun o odaya alışmasını istiyorsak odayı kendi eşyalarımızdan kurtarmamız gerekir.

Çocuğunuzun en çok vakit geçirdiği yer neresi?

Çocuğunuz gece eğer sağlıklı uyku alışkanlığı kazandırılmamışsa, hala sizin yanınızda uyuyorsa, bir an önce ona sağlıklı bir uyku alışkanlığı kazandırmayı hedefleyin. Gece çocuğunuz kendi odasında uyuyor ya da uyumuyor olabilir. Peki gününü en çok hangi odada geçiriyor? Çocuklar odalarına alışabilmesi için öncelikle ebeveynle o odada zaman geçirmeli ve keyifli oyunlar olmalıdır. Bir çocuk alanını belirlemeden önceki ihtiyacı ebeveynine yakın olmaktır. Bu nedenle siz çocuğunuz ile odasında keyifli oyunlar oynayarak odasına alıştırmalı ve gününün bir kısmını odasına geçirmesini kolaylaştırmalısınız.
Ortak alan her zaman salon olmalıdır.
Evinizin ortak alanı her zaman salon olmalıdır. Salon herkesin buluştuğu ve zamanı paylaştığı yerdir. Bu nedenle salonun ortak alan olarak kalması, evdeki herkes için özel eşyaların salonda değil kendi odalarında durması önemlidir.
Çocuğunuzun eşyaya değil boş bir alana ihtiyacı var.
Çocuğunuzun odasını yeniden düzenleyin. Çocuğunuzun yaşadığı odada mümkün olduğunca az eşya olsun. Yatağı boyuna ve kilosuna göre, oyuncaklarını koyduğu raflar, bir kitap köşesi, minderi, ufak bir masa ve sandalye ve ufak bir giysi dolabı yeterlidir. Bu söylediklerimde çocuğunuzun odasının büyük bir kısmını yatak ve dolap kaplıyorsa bu eşyaları küçültmeniz gerektiğini belirtmeliyim. Çocuğunuzun odasında duvarlar çocuğunuzun resimleriyle dolsun.
Elektronik eşyalardan uzak durun!
Çocuğunuzun odasına telefonun bile odaya girmesine izin vermeyin. Orası onun yattığı alan ve elektromanyetik dalgalardan ne kadar uzak olursa o kadar sağlıklı bir yaşam alanı oluşturabilirsiniz.
Çocuğunuz ile birlikte bebekliğe dair oyuncakları kaldırın.
Düzenli olarak çocuğunuzun odasında hatta sizin odanızda işinize yaramayan, kullanmadığınız ve çocuğunuzun yaşı geçtiği eşyaları çocuğunuz ile birlikte ayırın ve ihtiyaç sahiplerine gönderin.
Çocuğunuzun odasında süs eşyalardan uzak durun.
Çocuğunuz odasında olan tüm eşyaları kullanabilir olmalıdır. Bu nedenle süs eşyaları dışında işlevsel eşyaların odasında olmasına dikkat edin.
Melatonin hormonu için karanlığa ihtiyaç vardır.
Çocuğunuzun sağlıklı bir uyku alışkanlığı olması için akşam en geç 9.30 da uykuya dalmalı ve uykuya dalacağı alanın karanlık olması gerekir. Sağlıklı melatonin hormonu salgılanabilmesi için odanın karanlık olması şarttır. Bu nedenle sağlıklı büyüme hormonunun salgılanması için çocuğunuz erken yatmalı, sağlıklı melatonin hormonunun salgılanması için ise karanlık bir ortamda olmalıdır.
Çocuğunuzun odasını yeniden düzenlemek için iyi bir başlangıç. Yaşamınıza yenilikler getirdiğiniz bir hafta olsun.

16 Şubat 2019 Cumartesi

Hamilelik (Gebelik ) ve Uyku

Hamileliği boyunca uyku problemi ile karşılaşmayan amaaan başım yastığa çeyrek kala uykuya dalıyorum diyen arkadaşlarım bu yazım size gelsin gelsin ki benim gibi uyku sorunlarıyla boğuşarak 9 ayı geride bırakan bir annenin dramı nasıl oluyor anlayın bir nebze de olsa...

Hamileliğimin Balayı 0-3 Aylık Dönem.

Hamileliğimin ilk 2 ayının nasıl geçtiğini hiç anlamadım minik kızımın varlığını öğrendiğimde zaten 2 aylık olmuştu bile nasıl fark etmedin dediğinizi duyar gibiyim çünkü sürekli olarak devam eden bir prolaktinomi (süt hormonu yüksekliği) sorunum vardı ve buna dayalı olarak regl düzensizliğim vardı yani gecikmeleri ona bağlayıp önemsemedim ve bu yüzden biraz geç öğrendim o yüzden ilk 2 ayımız oldukça stressiz ve rahat geçti keşke habersiz geçen bir 9 ay olsa diye iç geçirdim sonraki 7 aylık süreçte ne kadar güzel olurdu değil mi sorunsuz , bulantısız ,aşermesiz içinde uykusuzluk olmayan bir hamilelik kulağa hoş geliyor. Dediğim gibi ben ilk ayımda normal rutinimdeydim hopluyor zıplıyor koşuşturup duruyordum taki minik kızımın varlığını öğrenip  kalp atışlarını duyana kadar o günden sonra korkunç  bir heyecan ve telaş sardı beni ama uyku düzenimi çok etkileyen bir telaş değildi bu tabi ki acaba her şey yolunda gidecek mi acaba sağlıklı olacak mı bütün bu sorular kafamda deli gibi dolanıyordu internetten sayfalarca makale okuduğumu hatırlıyorum bu dönemde .Uyku düzenime gelecek olursak bu dönemde pek çok hamile anne adayı uykuya daha meyilli oluyor bende 3.ayıma girdiğimde uykuya daha meyilliydim Tavuk musun sen esprilerine maruz kalan bir anneydim 3. ayda ,  zira saat 21:30 uyku saatim olmuştu :) bu dönemde vücut daha çok enerjiye ihtiyaç duyduğu için daha çabuk yorulup uyuma , dinlenme ihtiyacı duyuyor ...

4-6 Aylık Dönem 

Bu dönem artık minik meleğimin iyice hareketlendiği dönemdi ve benimde yorgunluğumun  azaldığı bir dönemdi ama daha öncede bahsettiğim gibi bol mide bulantılı bir hamilelik geçirdiğim için de ekstra uykusuz kaldığım da bir dönemdi .bu dönemde vücudunuzun karnınızın büyümesiyle beraber uykuda doğru pozisyonu bulma konusunda oldukça zorlandığınız bir dönem oluyor .Bir de sevgili eşimin sen iki canlısın bol bol yemen lazım deyip beni tıka basa yedirmesinden kaynaklı biraz kiloda aldığım mide bağırsak sistemimin oldukça bozulduğu bir dönemdi.Size tavsiyem hamilelik döneminizde bir beslenme günlüğü tutmanız çünkü gebelikte de normal hayatınızda olduğu gibi günlük almanız gereken kalori miktarı bellidir bunun üzerine çıktığınız da normalden fazla bir kilo alımınız söz konusudur ve gebelikte kilo anne ve  bebek sağlığı açısından oldukça tehlikelidir beraberinde pek çok sağlık sorununu getirebilir.

7-9 Aylık Dönem

Bu dönem hamileliğim boyunca en zor geçirdiğim dönemdi zira karnımın iyice büyüdüğü hareket kabiliyetimin iyice sınırlandığı bel ve sırt ağrılarımın en yoğun olduğu ve gece boyunca neredeyse uyumanın hiç mümkün olmadığı bir dönemdi .Hangi tarafa yatarsam yatayım asla rahat edemediğim ve koca bir yatakta  tek başıma yattığım bir zaman dilimiydi .Bu dönem için size tavsiyem kesinlikle akşam saatlerinde sıvı tüketimini azaltmanız çünkü mesaneniz bu dönemde iyice küçülüyor ve gece tuvalet ihtiyacınız daha artıyor buda zaten uykunun zor olduğu bir dönemde iyice uykusuz kalmanıza sebep oluyor.Sırt ve bel ağrılarınız var ise mutlaka ama mutlaka doktorunuzun verdiği egzersizleri yaparak ve ne kadar zor olsa da gün içerisinde yürüyüş yapmış olarak yatağa girin ve uyumadan önce bacaklarınız arasına resimdeki gibi destekleyici koyun .Son olarak sol tarafınıza yatarak uyumanızı tavsiye ederim nefes darlığı sorunu yaşıyorsanız şayet daha rahat uyumanızı sağlıyor.Umarım siz bol bol  uyuyarak geçirirsiniz hamileliğinizi çünkü bebek gelince bol enerjiye ihtiyaç duyacaksınız :)...

15 Şubat 2019 Cuma

Merhaba Ek Gıda

Merhaba ek gıda hayatımıza hoş geldin 💩.
Ek gıda ile 6.ayda tanışan bir anne olarak şunu söyleyemeden geçemiycem hayatımda ilk kez yemek telaşına girdiğim bir dönemdi bu dönem acaba ne versem neyi vermesem? acaba meyveyle mi başlasam yoksa sebzeyle mi ? dur dur en iyisi meyve suyu ile başlayayım .Bazen hadi biz kebapçıya kaçıyoruz demek istediğim anlarda küçümsenecek kadar az değil tabi 😁.Onca araştırma okuma ve danışmadan sonra biz ilk tadımımıza tarhana çorbasıyla başladık efendim tabi bu öyle sıradan bir tarhana çorbası değildi Eylül daha önce de bahsettiğim gibi İnek sütü alerjisine sahip bir bebekti ve verdiğimiz gıdalarda kesinlikle süt ve süt proteini içeren gıdalar olmaması gerekiyordu.İşte bu yüzden biz yoğurtsuz tarhana çorbası yaptık sevgili babaannemiz bize mükemmel bir çorba çıkardı ve şükürler olsun ki kızım severek içti ve hala da içmeye devam ediyor.

Ben ek gıdaya başlamadan önce dediğim gibi çok araştırma yaptım ve karşıma şu çok çıktı 6.ay ek gıda için erken bu dönem anne sütü ile çocuk beslenmeye devam etmeli şeklinde sanırım 50 den çok makale okudum aslında bir bakıma da katılıyorum anne sütü bebekle anne arasında aynı zamanda duygusal bağın gelişmesi içinde son derece önemli ama bizim durumumuz özeldi hem sütüm yeterli değildi hem süt alerjimiz vardı bide tüm bunların üzerine ben işe dönmüştüm bu durumda ek gıdaya da başlamamızın uygun olacağını söylediği için sevgili doktorumuz biz biraz erken başladık ek gıdaya.

İlk tadımı tarhanayla yaptık devamında ben alerji yapma ihtimali en düşün olan kabakla devam ettim sindirimi de çok kolay olduğu için kabak çorbası verdim.Bu arada ek gıda dönemi bebeklerin en çok kabızlık ve pişik problemiyle karşılaştığı bir dönem olduğunu okumuştum ben bir dergide bu yüzden seçim yaparken daha tam olarak sindirim sistemi de gelişmediği için mümkün olduğunca hafif ve dediğim gibi sindirimi kolay olan meyve ve sebzelerle başladım devamında patates , bal kabağı ,havuç , brokoli ,pirinç çorbası bunları bazen püre halinde bazen çorba yaparak verdim burada dikkat etmeniz gereken sebzeleri yapabiliryorsanız buharda pişirerek hazırlamanız ve hazırlamış olduğunuz püre ve çorbalara tuz koymamanız son olarak ben çorbayı hazırlayıp en son  kaseye koyduğumda bir miktar zeytin yağı ekleyerek kızıma veriyorum pişirirken koymuyorum bu sayede benim kızım ek gıda döneminde kabızlık problemi yaşamadı.

Meyvelere gelecek olursak benim kızım muzu ve şeftaliyi çok sevdi ikisini püre haline getirip verdim ama Elma ve Armut'u sevemedi :) şuan 11 aylık halada sevmiyor açıkçası bunları da ben içine muz ilave ederek veya biraz pekmez ilave ederek veriyorum . Bir diğer sevimli meyvemiz Havuç diş çıkarma döneminde ben bütün olarak ta eline veriyordum kızımın bir de katı meyve sıkacağınız varsa şayet suyunu çıkartıp biraz tatlandırarak ta havucu verebilirsiniz yine göz sağlığı için doktorumuz tavsiye etmişti bize.

Biz şuan 11 Aylık olduk ve artık taneli halde tam püre haline getirmeden veriyorum ben kızıma verdiğim her şeyi ve bu dönemde düzenli olarak sabah kahvaltılara da başladık kahvaltıda yine alerji yapımızdan dolayı yumurtayı 2 güne bir sadece sarısı olacak şekilde veriyorum bunun yanında tuzsuz peynir yine kontrollü bir şekilde veriyorum.Bunların dışında aşağıda verdiğim linkten pratik tariflere ulaşabilirsiniz....

Günün En Önemli Öğünü: Bebek Kahvaltısı İçin Pratik ve Besleyici Tarifler

Bebeği Ek Gıdaya Geçen Annelerin Kurtarıcısı: Sebze Püreleri!

14 Şubat 2019 Perşembe

Bebek ve Uyku


Yeni anne olup uykusuz gece geçirmeyeniniz yoktur sanırım 👀 . Anne olmadan önce ki deliksiz uykularımı mumlar arar olmuştum düne kadar .Tam çok şükür uyudu deyip yatağa uzandığım sırada aman Allah'ım o nasıl bir ağlama sesi sanki saatlerce uyumuşumda hadi  yeter artık uyan dercesine bir ses ve daha yorganı üstüme almadan yataktan kalkışım 😔.



İlk altı ayımız böyle geçti maalesef Eylül kolik bir bebekti ve biz uyku sırasında gelen gaz ağrılarından  dolayı oldukça zor bir 6 ay geçirdik.Eğer kolik bir bebeğiniz varsa bu söylediğim tüm bebekler için geçerli ama kolik (gazlı) bebekler için ayrı bir öneme sahip bebeğinizin karnını doyurduktan sonra mutlaka gazını çıkartın ve eğer bahsettiğim gibi gazlı bir bebeğiniz var ise mutlaka masaj yaparak onun rahatlamasına yardımcı olun.

Ve bunu mutlaka her gün tekrarlayın size tavsiyem yeterli gelmediği durumlarda ben ılık bir duş aldırarak biraz ara verip tekrar masaja devam ediyordum ta ki o pırtlar çıkana kadar 😁.




Gaz Masajı nasıl yapılır. İzleyin

Benim uykuya yenik düştüğüm zamanlarda yaptığım en büyük yanlış kızımı memede uyutmaktı siz anneler sakın bunu yapmayın yorgun düştüğünüz zamanlar mutlaka olacak ve böyle zamanlarda yakınlarınızdan destek alın.Dinlenmeyen yorgun olan bir anne iseniz aynı zaman mutsuz ve stresli bir annesiniz demektir ve bu durum bilin ki bebeğinize yansıyor o minik beden sizin mutsuz ve stresli olduğunuzu hissediyor.Bırakın eviniz dağınık kalsın bir günde akşam yemeğini dışarıdan söyleyin yada tüm bunları yapması için ailenizden birinden yardım isteyin.Unutmayın bebeğinize uyku eğitimi vermenin önemli kurallarından biri memede uyutmamak not edin bir kenara bu dediğimi.

Kolik bir bebeğiniz yok ve her şeyi doğru yaptığınızı düşünüyorsunuz ama yine durum aynı mı! O zaman bebeğiniz gece ve gündüz ayrımını yapamıyor demektir.Buda bizim yaşadığımız bir diğer sorundu 6.aydan itibaren  gaz ağrılarımız bitmişti  ama Eylül hala uykuya direnen bir bebekti sabaha karşı saat 5'e kadar asla uyumak istemiyordu o saatten sonra uyuduğunda da ertesi gün saat 1'e bazende 2'ye kadar uyanmıyordu biz durumu doktorumuza sorduğumuzda bize gece ve gündüz ayrımını yapamadığını bu yüzden o saate kadar uyumadığını ve ona bu kavramları öğretmemiz gerektiğini söyledi.Ben bu durumun üstesinden Eylül'ü sabah erken uyandırıp gün içerinde 2 saatlik bir uykusu var ise onu 1 saate indirerek yani uyku saatlerini geri çekerek geldim bu şekilde gece uykumuzu normal saatlerine çektik ama yine de deliksiz bir uyku sağlayamadım işte tamda bu noktada 2 arkadaşımın tavsiyesi ile uyku eğitimine başladık.

Uyku Eğitimi Nedir ?

Uyku eğitimi bebeklere sallanmadan, emmeden, kucakta taşınmadan veya benzeri destekler olmadan kendi kendilerine nasıl uyuyabileceklerini öğretmektir.

Uyku eğitiminin temel mantığı, kendi kendine uyumanın öğrenilebilen bir beceri olduğudur ve bu beceriyi anne-babalar bebeklerine erken dönemde öğretebilirler.
Ne gerek var sonuçta dayanamayıp uyuyorlar kendi kendine uyumasa da olur ben sallayarak ,gezdirerek memede vs. uyutuyorum demeyin bu dediğimi dikkate alın ve aşağıya bıraktığım linke bir göz atın derim 😉

13 Şubat 2019 Çarşamba

Hamilelik (Gebelik) 'te Yaşadığım Sorunlar

Bu konu ile alakalı olarak herkesin yaşadığı gebelik bana göre kendine özgüdür ve herkes bu dönemi kendine has şekilde atlatır.Benim yaşadığım sorunları özetlemek gerekirse en en en büyük problemim 3.ayda başlayıp 7.aya kadar devam eden bulantı problemiydi yani ben o hamilelikteki prenses devrini pek yaşayamadım diyebilirim.bunun dışında yaşadığım en büyük problem 6.aydan itibaren başlayan uykusuzluk , bel ağrısı ve bacaklarımdaki kramplardı öyle ki geceleri müthiş bir acı ile uyandığım günlerin sayısı oldukça fazlaydı ben bunların dışında ileri düzeyde hayatımı etkileyen bir sorun yaşamadım.

Ben kızımın varlığını öğrendiğimde yaklaşık 7-8 ay kadar öncesinde bir bel fıtığı ameliyatı geçirmiştim hamileliğimin ilerleyen zamanlarında yaşadığım bel ağrılarının birinci nedeni ameliyattan sonraki o iyileşme evresinin henüz tamamlanmış olmasıydı bu yüzden özellikle 7.aydan itibaren yürüme konusunda baya sıkıntı yaşamıştım ama benim gibi bel fıtığı problemi yaşayan var ise yüzme kurslarına giderek bu sorunu çözebilirler ciddi anlamda rahatlama sağlıyor.

Bel ağrısı şikayetlerini daha az yaşamak için alabileceğiniz önlemler

Gelelim benim için kabus niteliği taşıyan bulantı problemine sanırım hamileliğim boyunca kökünden çözemediğim tek problemdi daha sabah yataktan kalmadan başlayan ve gün boyu aralıklarla devam eden bir problemdi ve ben bunu sadece tuz ile biraz hafifletebildim sabahları daha yataktan çıkmadan mutlaka ya tuzlu kraker yada direk tuzun kendini yiyerek 😂 çıkıyordum.Gün içerisinde de yine bulantılarımın yoğun olduğu saatlerde mutlaka bu ikiliden destek alıyordum.

Bunların dışında atladığım bir problemim daha vardı oda diş ve diş eti problemi.Hamileliğim döneminde diş kayıplarım oldu size tavsiyem bu konuyu ciddiye almanız .Gebeliğiniz boyunca ağız ve diş bakımınız bebeğiniz içinde son derece önemli kalsiyum alımına dikkat etmeniz yeterli oranda almanız gerekiyor çünkü vitaminleri bebeğinizle paylaşıyorsunuz eksilen vitaminleri yerine koymanız hem sizin hem bebeğinizin sağlığı için son derece önemli.
Hamilelikte Diş Sağlığını Korumak İçin 10 Öneri

Hamilelikte Diş Sağlığını Korumak İçin 10 Öneri

Bunların dışında yaşadığınız kabızlık , baş ağrı , varis , aşerme  , aşırı tükürük salgısı , nefes almada zorluk , mide yanması , basur gibi problemler yaşayanlarınız da mutlaka vardır bunların için ;
Hamilelikte Sık Görülen Yakınma ve Şikayetler göz atın derim çünkü benim gebeliğim boyunca hem videolarını izlediğim hem yazılarını takip ettiğim bir doktordu kendisi :).

12 Şubat 2019 Salı

Çalışan Anne Olmak ...

Çalışan bir anne olarak şuan iş yerindeki bilgisayarımın başından yazıyorum bu yazıyı sizlere görseller arasında dolaşırken böyle bir fotoğraf gördüm ve dedim ki daha fazla ertelemeden yazmalıyım çalışan annenin dramını sizlerle paylaşmalıyım.Eylül doğmadan önce bebeğini kucağına alan arkadaşlarımın kariyer hayatlarına ara verdiğini gördüğümde bu durumu hep yadırgayan asıl masrafların arttığı dönemde kendini eve kapatmakta neyin nesi diyen ve Eylül dünyaya geldikten sonra bu söylediğimi geri alıp yutan  bir Anne olarak şunu tüm içtenliğimle söyleyebilirim ki çalışan anne olmak ailene yeteri kadar kendine ise hiç vakit ayıramamak geride bıraktığın bebeğine karşı sürekli bir vicdan azabı içerisinde olmak demektir....

Bu psikolojinin içine düştüğümden beri evinde oturup bebeğini büyüten ve zamanını ona harcayan insanları gördüğümde hayranlıkla izliyorum.çalışan bir anne iseniz sürekli yoğun , yorgun ve psikoloji olarak yerlerdesinizdir çoğu zaman.Biz kadınlar sanırım ne uzun uğraşlar sonucu edindiğimiz kariyerimizden ödün veremediğimiz için dengeyi sağlamakta zorlanıyoruz biraz.

Peki böyle bir durumun içerisindeysek ne yapmalıyız ;

Anne en az altı ay bebeğinin yanında olmalı

Evet terazinin bir gözünde minik meleğiniz diğer gözünde ise uzun uğraşlar sonucu elde ettiğiniz biricik kariyeriniz var bu durumda feragat edeceğiniz öncelikle kariyeriniz çünkü bir bebeğin ilk altı ay kesinlikle annesiyle birlikte olması gerekir anne ile arasındaki o güçlü bağ için bu şarttır.İlk altı bebeğinizle birlikte geçirdikten sonra bir bakıcı yada bizim yaptığımız gibi babaanne ,  anneanne desteği ile ilk günler yine yarım gün çalışma şeklinde kariyer hayatınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

Tabii iş çalışma hayatınıza geri dönmek kolaylaşmıyor daha ağırlaşıyor bir gün bir bakıyorsunuz bebeğinizle kurduğunuz düzen tamamen değişmiş sizin bebeğinizin uyku saatleri karışmış beslenme düzeni değişmiş ve siz tamamen çorba olmuşsunuz . İşte tamda bu noktada kurallarınız devreye giriyor özellikle bebeğinize anneannesi veya babaannesi bakıyor ise kurallar konusunda da biraz zorlanabilirsiniz ki ben baya zorlandım özellikle gece uykuları esnasında amaaaan ne olacak otursun istediği saatte uyusun nasılsa sabah uykusunu alıyor şeklinde söylemleri kesinlikle kabul etmeyin siz bir annesiniz ve bilinçli ve tutarlı hareket etmeli bebeğinizin sağlığı için kurallar koymalı ve düzeni sağlamalısınız.

Kararlı ve sabırlı olmalısınız eve döndüğünüzde dağınık olan evinizle ilgilenmek yerine bebeğinizle vakit geçirmeli ve ona 24 saat onunla birlikte olmasanız bile ihtiyaç duyduğunu 
her şeyi yapabilmek için zamanınız olduğu güvenini kazandırmalısınız.Tüm bu düzeni sağladığınızdan eminseniz içiniz biraz olsun ferah olarak kariyer hayatınıza dönebilirsiniz ...



0-12 Ay Arası Oyuncak Seçimi .





















Bebeğinizin bir sürü oyuncağı var ama hiç biriyle doğru düzgün ilgilenmiyor mu? Sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu ? Pek çoğumuz belkide sadece bir oyuncak bebekle büyüdük ve şimdiki çocuklara bakınca diyoruz ki benim böyle oyuncaklarım olmadı hiç bir zaman sen bunun kıymetini bilmiyorsun 😊sitemlerinizi duyar gibiyim.

Aslında bütün bunların sebebi çocuktur anlamaz ne alırsan eline ne verirsen onunla oynar mantığından geliyor.Oysa ki tam tersi bebeklerin ve çocukların gelişimlerine göre oyuncaklar tercih ettiğinizde fiziksel ve zihinsel olarak gelişimini desteklenmiş olursunuz.Bakalım biz Eylül için nasıl tercihler yapmışız ?

0-2 Ay Arası Oyuncak Seçimimiz 

Bu dönemde bütün bebeklerin pek oyuncağa ihtiyacı yoktur ilk 1 ayda bütün bebekler gününün çoğunu uyuyarak geçirir. Eylül 1,5-2 Aylık olduğunda etrafındaki nesneleri yavaş yavaş takip etmeye başlamıştı biz de bu süreçte parmağımızı gözlerinin etrafında gezdirerek takip etmesini sağlıyorduk bu dönemde bebeğiniz uygun olan şey sanırım bir dönence Eylül için bu dönemde aldığımız tek şey bir dönenceydi ve hala severek kullanıyoruz.













3-4 Ay Arası Oyuncak Seçimimiz 

Bu dönemler bebeklerin daha çok hareketlendiği , seslere tepki gösterdiği algısının daha açık olduğu uzun süre etrafıyla ilgilendiği dönemler.Biz bu dönemde sadece çıngırak ve oyun halısı aldık .bu dönemde oyuncak alırken bebeğinizin dikkatini çekmesini istiyorsanız kesinlikte renkli oyunları tercih edin çünkü müthiş ilgilerini çekiyor dokunma ve kavrama kabiliyetlerinin gelişmesine yardımcı oluyor.Biz oyun halısı olarak Bondigo'nun oyun halısını tercih ettik bütçenize göre değişik tercihlerde yapabilirsiniz ama gayet memnun kaldık.












5-6 Ay Arası Oyuncak Seçimimiz 

Bu dönemde hem oyuncak seçimi hemde oyuna dahil olarak bebeğinizle keyifli zaman geçireceğiniz bir döneme girdiniz demektir.Özellikle 6.Ay itibariyle bebekler desteksiz oturmaya başlar Eylül biraz erken oturmaya çalıştı ama tabi ki omurga gelişimi için desteksiz oturtmaya 6.ay itibariyle başladık ve bu dönem bizim diş çıkarma dönemimizde başladı o yüzden eline ne verirsek ağzına götürüyordu bu dönem sulu dişlikler bizim hem en iyi oyuncağımız hemde damak kaşıntımız için vazgeçilmezimizdi.6.Ay itibariyle artık daha eğlenceli onu öğrenmeye iten oyuncaklar seçmeye başladık ve bu dönemde eğitici köpekçik müthiş eğlenceli ve Eylül'ün dikkatini çeken bir oyuncaktı biz onuda hala kullanıyoruz.Taklit yeteneğini ve parmaklarını kullanma kabiliyetini oldukça geliştirdi.Biz fisher Price 'ın eğitici oyuncaklarını tercih etmeye başladık bu dönemden sonra ama tabi ki bütçenize göre pek çok oyuncak bulabilirsiniz.












7-8 Ay Arası Oyuncak Seçimimiz

Birbirini takip eden 7 ve 8 aylık süreçte bebeğin artık motor gelişimine ve zihinsel gelişimine katkı sağlayacak oyuncaklarla oynamalı. Çünkü bu süreçte bebeğin artık yavaş yavaş neden sonuç ilişkisi kurmaya başlar ve öğrenme algısı çok açıktır.Bu dönem için size tek tavsiyem kesinlikle ahşap oyuncaları tercih edin müthiş bir motor gelişimi destekçisi bu oyuncaklar hem bir dünya para ödeyip eve geldiğinizde bebeğinizin dikkatini çekmeyen ve pişman olduğunuz oyuncak tercihlerine gerek kalmıyor hem birlikte kaliteli vakit geçirebileceğiniz bir oyuncağa sahip oluyorsunuz...















En sevdiğimiz oyuncağımız tak çakımız 😃.

9-10 Ay Arası Oyuncak Seçimimiz

Artık Muhtemelen emekleyen ve etrafındaki nesnelere uzanan tutmaya ve çekiştirmeye çalışan bir bebeğiniz var ..Bu dönem Eylül'ün en hareketli olduğu kaşla göz arasında yerinden kaybolduğu bir dönemdi ve hala bu dönemin içerindeyiz henüz 10.ayımızı yeni geride bıraktık 😌.Ve bu dönemde ben Eylül'ün televizyon reklamlarına müthiş ilgi duyduğunu fark ettim reklamlar başlayınca onun için hayat duruyor resmen ve televizyona doğru emekleyeme başlıyor .Biz bu dönemde nesneleri tanıyabileceği ve dokunarak öğrenebileceği oyun kartları aldık bunun yanında bize hediye olarak gelen ve yine bizim severek oynadığımız Eylül'ün yeni gözdeleri ;




















Fisher Price Sevimli canavarlar serisinden bu oyuncak bebeğiniz emeklemeye geç başladıysa onu emeklemeye teşvik eden 2 oyun modu olan bir oyuncak bu içerisinde 5 adet farklı renklerde topu var ve müzikle beraber bu toplar hareket ederek etrafa dağılıyor bu topların peşinde bebeğiniz gitmek için hareketleniyor bir diğer modu bahsettiğim gibi hareketli bir oyuncak evin içerisinde dolaşabiliyor yine bebeğiniz peşinden gidiyor dediğim gibi bizim favorimiz bu ara 😀.




















Bir diğer oyuncağımız Fisher Price sevimli oyuncaklar serisinin kurabiye kavanozu bununda 2 oyun modu var sayılar ve şekiller . Oyuncakta 5 adet farklı şekil var kare , daire ,yıldız,altıgen ve üçgen ve Eylül bunuda gerçekten çok sevdi şekilleri kavramaya başladı kedini oyuncak üzerindeki yerlerine koymaya çalışıyor benim gözlemlediğim kadarıyla baya ilgisini çekti diyebilirim.

11-12 Ay Arası Oyuncak Seçimimiz

Bu döneme henüz gelmedik ne yazık ki 😀

 

bireylülannesi Template by Ipietoon Cute Blog Design